Nemden her tarafım yapışmış durumda, uç uca eklenmiş vasıtalar halatlı uzunca bir köprü üzerinden geçerken ön camdan vuran klimanın serinliği, haziran ayının son çeyreğinde yetersiz geliyor yedi tepeli şehirde gün batmak üzereyken.
Gemiler üzerinde ışık oyunlarını ve yansımalarını izliyorum İzmit körfezine bakarken… konteynerler sarımsı renk almış dingin, huzurlu ve telaşsızlar onların sakinliğine inat sağımdan solumdan geçen araçlar çıkmaza sokuyor beni havanın basıklığı bir tarafa bir ok yaydan fırlayacak gibi.
Hereke tabelası ile birlikte aşağıya doğru kıvrılarak iniyoruz. Yukarıdan gördüğümüz dinginlik sahile kadar kendini belli etmiyor, yol çalışmaları kazılar devam ederken sıyrılıp geçiyorsunuz aralarından bir çırpıda yeter dercesine.
Halit’in Yerinde;
Araba park ettikten sonra derin bir nefes çekiyorum; hafif bir esinti, tatlı bir serinlik balık lokantalarının o nefis kokularının arasında beyaz bir kapıdan maviyle buluşmak üzere giriyorsunuz . Görmek istediğim, yukarıdan körfeze baktığımda hayal ettiğim gibi… karşılama o dinginlik içersin de telaşsız ve huzurlu. O anda anlıyorsunuz usta elleri elinize değdiğinizde. Nevizade bir fasıl, Taş Plak Meyhanesi, Nihavende bir restoran adına ne derseniz deyin…
Sardunyalar çerçeveyi tamamlarken masanızın önünde mavi ile buluşuyor gözlerim. Ahtapot tava isli ve baharatlı, kızarmış ekmeğinizi banmadan edemiyorsunuz çatal bir tarafa el ile lezzetin doruklarınızdasınız, torak kap içeresinde mis gibi tereyağında karides, kalamarın o alışık olduğum formundan halkalı yapısından çok farklı, dişe gelen bütün ve çok özenle marine edilmiş hali ile isterseniz Halit’in yerinde maviyle demlenin.
No comments:
Post a Comment